Hemen herkes mutlu olmayı hedefler ama…
Hemen hemen her insan mutlu olmak istemesine rağmen mutluluğun ne olduğunu veya ne olursa mutlu olacağını söyleyecek birisine rastlamak çok zordur. Tarif edemediğiniz bir şeye nasıl ulaşabilirsiniz? Tarif edemediğiniz ve tanımadığınız bir şey için nasıl bir yaşama planı yapabilirsiniz? Bu durumda, oluşturacağınız gayretler, sizi umduğunuz mutluluğa kavuşturamayacaktır.
Mutluluk arama yolunda, karıştırdığımız, birbirinin yerine kullandığımız iki olay var; rahatlık ve memnuniyet. Bu bağlamda, “Mutluluk”, “Rahatlık” ve “Memnuniyet” kelimeleriyle etiketlendirdiğimiz hallerimizi iyi belirlemeli, bunların farkında olmalıyız. Yani, aslında adına rahatlık diyebileceğimiz bir yaşantı halini mutluluk sanmamalı ve bu kelimeyle etiketlendirmemeliyiz. Aynı şey memnuniyet kelimesi için de geçerlidir. Örnekleme yaparsam belki daha kolay anlatırım sanıyorum. Bir kişi, “Eğer, bir otomobil alabilirsek daha mutlu olacağız”, derse ve otomobil sahibi de olursa, bana göre mutlu değil, eskiye göre daha rahat yaşayabilecek. Bir kişi, ”Eğer, amcamı akşam yemekte görürsem mutlu olacağım.” derse ve amcasını akşam görürse, aslında bu durumdan memnun olacaktır. Diyebilirsiniz ki, “O hoo, hayat öyle şeylerle karşımızda ki, bu detayı düşünürsek ne olur, düşünemesek ne olur?” Hayır, mutlulukla ilgili detay gibi görünen bu bakış tarzı o kadar önemli ki, incelenmezse yaşam daha zorlanacaktır, kesinlikle.
Mutluluk haline yukarıdaki bakış açısıyla yaklaşınca, mutluluğun beyin ile olan ilgisi, hatta bir beyin ürünü olduğu dikkati çekecektir. Bu sebepten, rahatlık ve memnuniyetle karıştırılmayan, gerçek mutluluk “akıl” ile ilişkilendirilmelidir. Kişinin sahip olduğu kadarıyla aklını kullanabilme hürriyeti ve aklının ürünlerinin dikkate alındığı bir ortam, o kişinin mutlu olabilmesini başlatacaktır. İnsanın aklının, en önemli ve o insanı “insan” yapan ürünü, “Karar” dır. Aklı kullanabilme hürriyeti sizi korkutmamalıdır. Akıl kullanılabildiğinde hiç yanlış üretmez; yanlış, aklın yeterince kullanılmaması sonucudur. Evet, “Karar” dedik. İnsanın kendisini insan hissetmesini sağlayan yegane ürünüdür, karar. Kişinin mutluluk anahtarı “Karar” dır. Bu anahtar insanın elinden alınırsa, o insanın mutlu olması engelleniyor demektir.
Evlenmeye karar vermiş bir beyefendi ve hanımefendi, eğer evlendikten sonra düşledikleri huzuru gerçekleştiremiyorlarsa, konu incelendiğinde görülecektir ki, çiftler birlikte olan yaşamlarında birbirlerini, “dikkate alınmamak”, “umursanmamak”, “önemsenmemek”… gibi iddialarla suçlamaktadırlar. Aslında konuya iyi bakılırsa, bütün bu iddiaların “Karar” ile ilgili olduğu hemen görülecektir. Karar alamayan, kararı sorulmayan veya kararı önemsenmeyen insanların tavırlarının sonucudur bu huzursuzluk, aslında. Karar hürriyeti elinden alınan insan çok lüks bir hayat yaşıyor olsa bile, kendisinin mutsuzluğa mahkum olduğunu ilan eder.
İnsanın karar hürriyetini kullanabiliyor olması mutluluğun “olmazsa olmaz”ıdır, ama yeterli şartı değildir. İnsanın karar oluşturması dışarı yansırken bir “fikir”e dönüşür, işte dışarı yansıyan bu fikrin sunuluş biçimi mutluluğun derecesini ayarlar. Bu durumda; mutluluğu, rahatlık ve memnuniyet halleriyle karıştırmamak gerekirken, akıl, karar ve fikir ile ilişkilerini de iyi fark etmek gerekmektedir.
Fikir sunuş tarzı, mutluluğa öyle ince ayar yapar ki; çok doğru bir karar, tekniğine uygun sunulmazsa haklı ve doğru içerikli olmasına rağmen böyle bir hamle, mutsuzlukla sonuçlanır. Aynı doğrunun devamlı aynı yanlış tarzla sunumu, hedef kişi veya kişileri, sunulan doğrudan da soğutup uzaklaştırabilir, hatta o doğruya düşman bile yapabilir.
İnsanın çok önemsemesi gereken “Mutluluk Yönetimi”nin bir yaşam biçimi olması gerekmektedir.
Yılmaz DÜNDAR
Mutluluk Yönetimi adlı kitapçıktan